Başlık 2: Ormanlarımız ve Doğa Yürüyüşü
Genellikle kırsal kesimdeki patikalarda yapılan uzun ve hareketli yürüyüşleri doğa yürüyüşü olarak tanımlarız. Doğa yürüyüşü için illa kırsalda olmanız gerekmiyor. Bugün büyükşehirlerimizin çoğunda da bu imkân var. Hafta sonu böyle bir doğa yürüyüşünü eğitimci, yazar Mustafa Uslu hocamız ile birlikte ikamet ettiğimiz Başakşehir ilçemizin Şamlar Tabiat Parkı’nın da içinde bulunduğu Şamlar ormanı içinde gerçekleştirdik. Yaklaşık 4 saat süren doğa yürüyüşümüzde ormanda birçok güzelliğe de şahitlik ettik.
Ormanlar dünyamız için oksijen kaynağı ve aynı zamanda iklim üzerinde düzenleyici etkiye sahiptir. Sadece bulundukları bölgenin havasını temizlemez, aynı zamanda bol yağış almasını da sağlarlar. Ayrıca ormanlardaki ağaçların kökleri toprağı tutarak erozyonu ve sel baskınlarını da önler. Bu sebeple ormanlar her ülke için önemli tabii varlıklar arasında gelmektedir. Dünyanın nefes alması da ormanlar sayesinde gerçekleşmektedir.
Ormanlarda belirli yükseklikte ve büyüklükte çeşitli ağaçlar, çalılar, otsu bitkiler, mantarlar, mikroorganizmalar ve hayvanlardan oluşmaktadır. Ormanlar tabii bir kara ekosistemidir. Yapılan araştırmalarda yeryüzünde karaların %31’i ormanlarla kaplıdır. Ormanların %47’sini tropik kuşak yağmur ormanları, %9’unu ılıman kuşak tropikal yağmur ormanları, %11’ini ılıman kuşak geniş yapraklı ormanları ve %33’ünü tayga olarak da bilinen iğne yapraklı ormanlarıdır.
Ülkemizdeki ormanlık alanların %33’ünü meşe, kayın, kızılağaç, kestane, gürgen gibi ağaç türlerinden oluşan yapraklı ormanlardır. %48’ini kızılçam, karaçam, sarıçam, göknar, ladin, sedir gibi ağaç türlerinden oluşan iğne yapraklı ormanlardır. %19’u ise iğneli ve yapraklı karışık ormanlardan oluşmaktadır. Ormanlarımızda en fazla bulunan ağaç türü yaklaşık 5,9 milyon hektar alana yayılan meşe ağacıdır.
Başakşehir ilçesinin Kayabaşı Mahallesi ile Şamlar Köyü’nden başlayarak Arnavutköy’e kadar uzanan geniş bir alana yayılmış olan Şamlar ormanı, fıstık çamları altındaki geniş düzlükler, yürüyüş yolları, tilki, şahin ve diğer yabani hayvanlarıyla İstanbullular için özelde de Başakşehir’de ikamet edenler için ideal bir tabiat köşesidir. Zengin bitki örtüsü ve canlı çeşitliliğin içinde yer alan Şamlar ormanı Başakşehirlileri ve tabiat severleri tabiatla kucaklaştırmaya devam etmektedir. 50 bin dönümden daha fazla bir alanı kapsayan Şamlar ormanı doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için harikulade bir alan.
Ormanlarımız ve Şamlar ormanı hakkında bu kısa bilgilerden sonra tekrar doğa yürüyüşümüzü aktarmaya çalışayım. Orman içinde oluşturulmuş yürüyüş parkurları mevcut. Ancak biz bu kez ormanı daha fazla keşfetmek için yürüyüş parkurundan çıkarak patika yollardan ilerledik. Yol boyunca da böğürtlen toplamayı ihmal etmedik. Ancak aşırı sıcak giden havalardan böğürtlenlerde etkilenmiş ve açık alanda direk güneşe maruz kalan böğürtlenlerin hepsinin kurumuş olduğunu gördük. Orman içinde çok fazla yabani fındık ağacına rastladık. Böğürtlenler arasında rastladığımız kızılcık ağaçlarından kızılcık toplamayı da ihmal etmedik. Orman da bayağı ilerlemiş ve sıcak havaya rağmen epeyce yol almıştık, aynı güzergahtan geri dönmek yerine farklı bir yol deneyimleyerek yolumuza devam ettik. Orman içindeki dere yatağını takip ederek geldiğimiz yolun karşı tarafında bir yerlere ulaştık. Bu arada ilerlediğimiz noktalarda bizden başka orman içinde hiç kimse yoktu. Lakin yol boyunca rastladığımız naylon poşetler, pet şişeler ve teneke içecek kutuları bizim yürüyüş yaptığımız istikamete daha önceden birilerinin gelmiş olduğunu anladık. Orman içine atılan bu çöpler insanoğlunun ne kadar vahşi bir varlık olduğunun bir göstergesi. Ne olur sanki böylesi yeşilliği bol, çeşit çeşit ağaçları ile orman içindeki yaşayan hayvanlara yaşam alanı sunan ve biz insanlara temiz hava ulaştıran ormanları kirletmesek.
Sohbet ederek yolumuza devam ederken zaman zaman Mustafa hocama, hocam doğru yoldan gittiğimize emin miyiz diye sorduğumda inşallah bu yol bizi selamete kavuşturacak diyordu. Yol boyu ara ara orman içine pikniğe gelmiş insanlara da rastladık. Bu insanlardan bir gurubu da birkaç aile ile geldikleri orman içinde saç tezgâhı kurmuşlar ve hanımları gözleme pişiriyordu. Daha önce hiç tanımadığım bu insanlara selam verdim. Yozgatlı olduklarını öğrendiğim Anadolu’nun bu yiğit insanları bize de pişirdikleri gözlemeden ikram ettiler. Yol boyunca suya pek rastlamadık ancak bir noktada çok az akan bir suya rastlayınca hamdolsun nihayet su gördük diye sevincimi ortaya koydum. Dönüş yolunda iki sürpriz ile de karşılaştık. Birisi yavru kirpi ve bir diğeri ise kaplumbağa ya rastlamamız. Yavru kirpi sanki canı çok sıkılmış oyun oynayacak birisini arıyor gibiydi. Bir ara Mustafa hocamın paçasından tutarak sanki beni burada yalnız bırakmayın der gibiydi.
Mustafa hocam ormanlar, bitkiler ve ağaçlar hakkında bilgi noktasında benden çok tecrübeli idi. Bilmediğim birçok bitki çeşidini de onun sayesinde öğrendim. Buradan şunu da öğrenmiş oldum. Eğer orman içinde doğa yürüyüşü yapılacaksa yanınızda mutlaka tecrübeli biri olmalı. Dönüş yolunda kuş cıvıltıları arasında böğürtlen toplamaya devam ettik. Dönüş yolunun biraz daha gölge olması ve böğürtlenlerin direk güneşe maruz kalmamaları sebebiyle daha diri ve iri böğürtlen toplama imkânımız oldu. Hedeflediğimiz kadar olmasa da yine de epey böğürtlen toplamış olduk. Aracımızı park ettiğimiz noktaya geldiğimizde neredeyse 4 saate yakın yürüdüğümüzü gördük. Ağır tempo da sıcak havaya rağmen yaptığımız bu doğa yürüyüşünde hiç yorgun olmadığımızı hissettim. Bunun sebebi de galiba ormanın içindeki bol oksijenli hava idi.
Bu tarz doğa yürüyüşlerini aslında ayda bir kez de olsa yapmak lazım. İnsanın büyükşehirlerdeki koşuşturma ve hengâme sonucundaki yorgunluğunu alıyor. İnsana dinginlik ve ferahlık veriyor.
İnsan var olduğu ilk günden bu yana kendisine yaşam veren her şeyi doğadan almakta dolayısıyla böylesi tatlı doğa yürüyüşleri yapabilmek için yeryüzündeki yaşamın sürekliliği açısından bir hayli önemli olan, atmosferdeki gazların dengesinin korunmasında önemli etkileri bulunan ormanlarımızı korumalıyız. Sadece korumakla kalmamalı kirletmemeye de özen göstermeliyiz. Zira ormanlarda bulunan ağaçlar güneş ışığı yardımıyla suyu ve karbondioksiti fotosentez sonucu besine dönüştürürken atmosfere oksijen salarlar böylelikle de hem insanlara hem de orman içinde yaşayan hayvanlara fayda sağlarlar. Şunu aska unutmayalım ormanlar bütün canlıların ortak malıdır. Ayrıca gelecek kuşaklara yaşanabilecek bir dünya bırakabilmek için her birimiz ormanlarımızı korumalı ve ağaçlandırmaya gerekli önemi vermeliyiz.