Başlık 2: Biraz da Kilisli Abdullah Enveri (Son dönem Osmanlı Mantık Âlimi)
1825 yılında Kilis’te doğar. Bütün tahsilini, “büyük hoca” diye bilinen Kilis’in mantık bilginlerinden babası Abdurrahman Efendi’nin yanında yapar. 1845’te icâzet aldıktan sonra Kilis’te Kesik Minare Medresesi’nde ders vermeye başlar. Abdullah Enveri, İslâmî ilimlerin farklı alanlarında eser vermekle beraber babası gibi mantık sahasında meşhur olur. İlmî şahsiyetinin ve mantık ilmindeki şöhreti Osmanlı coğrafyasının dışına taşmıştır.
Abdullah Enver’inin ilmî çalışmaları sebebiyle Sultan Abdülmecid tarafından ödüllendirilir. Hayatın her alanına yerleştirmeye çalıştığı mantığı eğitim metodunun vazgeçilmez ilkesi olarak gören Abdullah Enver’i bazı kaynaklarda hadis olarak rivayet edilen, “İnsanlarla akılları ölçüsünde konuşunuz” der.
“Bu meslekle müzakere edilmedikçe tahkīk-i ibâre olunmaz” diyerek bir metnin anlamını ve gerçek değerini kavramada mantığın gerekliliğine dikkat çeker. Eğitimde takrirden ziyade tahkikin önem taşıdığını belirtir ve tahkikin ancak öğretilmek istenilen bilginin muhatabın zihninde yerleşmesiyle meydana gelebileceğini ifade eder
Abdullah Enverî’ye göre mantığın eğitimle, inançla, hatta günlük hayatın işleyişiyle sıkı ilişkisi vardır. Mantık bütün ilimlere hizmet etmesi dolayısıyla ilimlerin efendisidir. Mantığın prensipleriyle elde edilen kesin bilgi ilmin ve aklın ölçüsü olduğu müddetçe akıl insanı gerçeğe, ilim de mutluluğa götürür. Gazzâlî’nin mantık eğitiminin farz-ı kifâye olduğu yönündeki görüşünü benimseyen Hocazâde bu konuda siyasî otoriteye de sorumluluk yükler.
İslam âlimlerinin, toplumun sağlam bir itikada sahip olabilmesi için zamanın devlet başkanının iyi düzeyde mantık eğitimi almış olması gerektiğini, devlet başkanının bunu ihmal etmesi durumunda günahkâr olacağı düşüncesini taşıdıklarını belirtir, Mantık ilminin ortaya koyduğu bilimsel prensiplere yapılan eleştirileri kabul etmeyen Enverî, mantığın gerekliliğini temel bir mantık kuralı olan tümevarım yöntemiyle açıklar. Mantığın uygulamasının nasıl yapılacağıyla ilgilidir. Usûl-i Cedîde Zübdesi’nde bu yöntemin “kavâid-i muhteria” ve “kavâid-i nâfia”ya dayandığını, bu kaideleri öğrenenlerin açık bir zihne kavuşacağını, her şeyden haberdar olacağını ve tahsil hayatlarının kolaylaşacağını vurgular
Enveri 1887 yılında Kilis’te vefat eder, Kilis’teki Musalla Kabristanı’nda babasının yanına defnedilir. Sonradan yaptırılan türbenin kitâbesinde, “Büyük Hoca namıyla anılan Hocazâde Abdurrahman Efendi’nin güzîde oğlu Mantıkî Abdullah Enverî Efendi (1825-1887)” ifadesi yazılıdır.[1]
A. Bahattin YETİŞ
[1].Ramazan GÜNDÜZ. https://islamansiklopedisi.org.tr/enveri-hocazade-abdullah