Kayısı Cennetinden Hüzün Diyarına Dönen Malatya

Önder GÜZELARSLAN

05-10-2023 09:08

 

Başlık 2: Kayısı Cennetinden Hüzün Diyarına Dönen Malatya

Kayısısı ile bilinen ve meşhur olan Doğu’nun Paris’i konumundaki Malatya son yıllarda ülkemizin en gelişen illeri arasında sayılır. Birçok kez ziyaret ettiğim ve hemen hemen her ilçesini de gezip gördüğüm Malatya her yönüyle beni heyecanlandıran bir yöremiz. Beydağı’nın eteklerinden süzülerek kurulmuş olan şehri en son ziyaretim 2 hafta önce oldu. 6 Şubat’ta yaşanan ve asrın felaketi olarak nitelenen deprem ile hayalet şehre dönüşmüş olan Malatya’yı bu şekilde görmek beni ziyadesiyle üzdü.

Depremler hayatın bir gerçeği. Dünya var olduğundan bugüne belirli aralıklar ile ola gelen bir tabiat olayı. Kısaca yer kabuğunu oluşturan katmanların, tektonik sebeplerden dolayı kırılması veya yer değiştirmesi ile oluşan sarsıntılara deprem denilmektedir. Yer sarsıntısı, zelzele olarak da bilinen deprem, en yıkıcı tabiat olaylarından biridir. Deprem sonucunda, deprem merkezine yakın bölgeler, depremin şiddetine göre sarsıntıya uğrar. Bu sarsıntılar büyük ölçüde olduğunda ne yazık ki büyük can ve mal kayıplarına sebep olur. Ülkemiz deprem kuşağında kalan bir bölgedir. Tarihi de incelediğimizde çok sayıda depremin Anadolu topraklarında olduğunu görürüz. Bu nedenle deprem kuşağında yaşadığımızı unutmadan gerekli tedbirleri alarak hayatımızı sürdürmeliyiz. Ne zaman ve nerede olacağını bilemediğimiz depremin her an olacakmış gibi düşünerek aklımızdan çıkarmadan gerekli hazırlıkları yaparak tedbirlerimizi almalıyız.

Tektonik, volkanik ve çöküntü şeklinde olan depremlerin en tehlikelisi ve en çok zarar vereni tektonik depremlerdir. Ülkemizde ve dünyada en çok görülen bu tür depremlerdir. Onun için birçok ülke depreme karşı tedbirli hareket ederek depreme karşı dayanıklı yapılar yapmaya gayret ederler. Son 50 yıl içinde ülkemizin farklı bölgelerinde yaşanan depremler sonucunda gündeme gelen depreme dayanıklı yapıların yapılması konusu her ne hikmetse deprem üzerinden belirli bir zaman geçince unutuluyor.

Bundan 25 yıl önce yaşadığımız 1999 yılında gerçekleşen merkezi Marmara Denizi olan İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova ve Düzce bölgelerini etkileyen Marmara depremi sonrasında hararetle tartışılan depreme dayanıklı sağlam yapılar yapılması konusu bir süre tartışıldı ama sonrasında unutuldu. Herkes normal hayatına devam ederken deprem hiç olmayacakmış gibi göğe erişecek çok katlı binalar yapmaya devam edildi. Vatandaşın boş arsasından daha fazla konut elde etme, müteahhittin daha fazla gelir elde etme hırsı ve yerel yönetimlerin yani belediyelerin de daha fazla imar geliri elde etme telaşı sonucunda ucube binalar şehirlerimizi kapladı. Her deprem de bu ucube binalar gündeme geliyor. Bundan sonra dikey değil yatay mimari esas alınacak deniliyor. Ancak bakıyoruz hala bu konuda bir kararlılığımız yok.

2 hafta önce gidip yerinde gördüğüm Malatya’da işte tam bu tartışmanın ortasında yatay mı, dikey mi binalar dikilecek diye konuşulurken fazla kat atılmasının ve sağlam temellere oturtulmadan binaların yapılmasının faturasını ağır bir şekilde ödemiş. 6 Şubat’ta gerçekleşen 11 ilimizi etkileyen asrın felaketi diye nitelenen deprem çok yıkıcı olmuş. Binaların birçoğu yıkılmış, şu anda ağır hasarlı binalar sırasıyla yıkılmayı bekliyor. Malatya şehri eski yerleşim yeri Battalgazi ve Beydağı’nın eteklerinde kurulmuş bir şehir idi. Bugünkü şehrin kurulduğu her yer neredeyse bağ, bahçe ve kayısı bahçeleri idi. Toprağın sulak ve yumuşak olması üzerine yapılacak binaların çok sağlam temele oturtulması gerektiğini söylüyordu. Aslında bahçeleri yapılaşmaya açmak işin en başında büyük bir sorun. Zemini yeterince sağlam olmayan balçık konumundaki toprağın üzerine çok katlı binalar dikmekte işin bir başka sıkıntılı boyutu. Aslında herkes bunun bir sıkıntı oluşturacağını görmesine rağmen doymak bilemeyen bir iştahla bu yapılar yapılıyor.

Pırıl pırıl ışıldayan Malatya’yı bu ziyaretimde adeta hayalete dönmüş gibi hissettim. Deprem sonrası imkânı olan birçok insan şehri terk etmiş, terk etmeyenlerin birçoğu da şimdilik konteynerler de yaşamını sürdürüyor. Kalıcı konutların yapımını bekliyorlar. Bir yandan da ağır hasarlı binalar yıkılmayı bekliyor. Yeşilyurt ilçesinde daha önceden kayısı bahçeleri olan yerlere yapılan binalara baktığımızda binaların çoğu son 10 yıl içinde yapılmış. Yıkılan binaların, hasarlı binaların arasında hiçbir çizik dahi olmayan sapa sağlam binalara da rastladım. Demek ki zemin her ne kadar yumuşakta olsa temeli sağlam atılan, kolonlarına yeterli demir konulan, çalıp çırpmadan kurallara uygun yapılan binalar sapa sağlam dimdik ayakta durabiliyor. O nedenle önce düşünmemiz gereken ve yapmamız gereken iş sağlam binalar kurmak. Yapıları ranta kurban etmemek. Deprem sonrası herkes bir suçlu aradı. Çoğunlukla da suçlu yapıyı yapan müteahhit oldu. Elbette onun da suçları var ama burada asıl suçlu yerel yöneticiler yani belediye yöneticileri ve 1999 depremi sonrasında ortaya çıkan Yapı Denetim şirketleri. Zira bu iki kurumun denetlemek gibi bir görevi vardı. Rant uğruna denetim vazifesini doğru şekilde yapmamaları ayrıca bu kanat siyasi yapıdan müteşekkil olunca en az suçlu olarak görülen taraf oldu. Özellikle belediyeler ve yöneticileri imardan elde edilen ve iştah kabartan geliri görünce zemine falan bakmadan ne kadar çok katlı bina dikilebilirse ona bakıyorlar. Zira buralardan elde edilecek gelir, para her şeyden tatlı geliyor. İnşallah bundan sonra yapılacak yapılaşmalarda daha katı kurallar geçerli olur ve daha sağlam binalar yapılır da depremlerde yüzbinlerce insan kaybetmeyiz.  

Hani hep derler deprem öldürmez, ihmal öldürür. Dünyanın farklı ülkelerinde özellikle bizim gibi deprem kuşağında olan Japonya’da bizden daha şiddetli depremler olmasına rağmen ölen sayısı çok az oluyor. Sağlam yapılaşma, tedbir alma, kurallara uyma da hassas davrandıkları için ölüm Japonya’da yok denecek kadar az oluyor. Bizim de artık insan hayatına değer veren bir konuma gelmemiz gerekiyor. Şehirleri kurarken ve geliştirirken sağlam zeminlere sağlam yapılar yapılmasını sağlamalıyız. Rantı kafamızdan silip atmalıyız. Aslında şöyle bir baktığımızda depremler sonrası ölümlere bizi rant sevdamız sürüklüyor. Her yeri, her şeyi ranta çevirme sevdamızdan vazgeçtiğimizde bir adım ileri gitmiş olacağız. Gelecekte meydana gelebilecek depremlerde yeniden ah vah etmek istemiyorsak bugünden tezi yok kararlı bir duruşla sağlam yapılar yapmak için kamu otoritesi, belediyeler, özel sektör ve vatandaşlar herkes üzerine düşeni fazlasıyla yapması gerekir.

DİĞER YAZILARI Peygamber Aşkıyla Yanan Karenli Veysel Karani 01-01-1970 03:00 Müminin Şiarı Nezaketli Olmak 01-01-1970 03:00 2024 Mahalli İdareler Seçimini Nasıl Okumalıyız 01-01-1970 03:00 Sahi Babalar da Ağlar mı? 01-01-1970 03:00 Şair Yazar Siyaset ve Devlet Adamı Süleyman Arif Emre 01-01-1970 03:00 Miraç’a Açılan Kapı Kudüs 01-01-1970 03:00 Medeniyetin Yapısı Kitaplar ve Derik Kitap Fuarı 01-01-1970 03:00 Türk Hikâyeciliğin Duayeni 7 Güzel Adamdan Biri Rasim Özdenören 01-01-1970 03:00 Hiciv Ustası Bir Devlet Adamı Şair Eşref 01-01-1970 03:00 Bir Örnek İle Osmanlı Medeniyetine Bakış 01-01-1970 03:00 Çiftçilerin Refahı Artmadan Sanayicilerin Rekabet Gücü Artmaz 01-01-1970 03:00 Kitaplar Medeniyetin Anahtarıdır 01-01-1970 03:00 Sultan 2. Abdülhamit Han’ın Yularsız Aslanı Mihrali Bey 01-01-1970 03:00 Sizin İçin Değerli Olan Hangisi 01-01-1970 03:00 Çaydalı Mangal Kömürü 01-01-1970 03:00 Tarihi Değiştiren Savaşlar 1 01-01-1970 03:00 Bereketli Toprakların Mayaladığı Elmalı’nın Gururu İbrahim Bedrettin Elmalı 01-01-1970 03:00 Edebiyat Dünyamızın Ustalarından Ahmet Hamdi Tanpınar 01-01-1970 03:00 Ölümsüzlük Ağacı Porsuk Ağacı 01-01-1970 03:00 Ölümsüzlük Ağacı Porsuk Ağacı 01-01-1970 03:00 Konuşulan Doğrular Değil, Yaşanan Doğrular Önemlidir 01-01-1970 03:00 Mağaranın Fermantasyon Gücü “Larende” 01-01-1970 03:00 Lezzet ve Sağlık Kaynağı Zeytinyağında Tağşişe Dikkat 01-01-1970 03:00 Koruyucu Aileler ve Manisa Koruyucu Aileler Derneği 01-01-1970 03:00 Ormanlarımız ve Doğa Yürüyüşü 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin Tarıma Dair Sorunları ve Çözüm Önerileri 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin En Çevreci Kuruluşu Botaş 01-01-1970 03:00 Kraliyet Jölesi Arı Sütü 01-01-1970 03:00 Sabır, Şükür ve Fütüvvet 01-01-1970 03:00 Pembe Kuvars Taşı 01-01-1970 03:00 Yün Ne Büyük Nimetmiş Meğer 01-01-1970 03:00 Bağırsaklarımız İkinci Beyin mi? 01-01-1970 03:00 Darphane, Mangır ve Kayme 01-01-1970 03:00 Üstad Necip Fazıl ve Şiire Dair 01-01-1970 03:00 Darphane, Mangır ve Kayme 01-01-1970 03:00 Mutlu Olmak İçin Çöp Kamyonu Teorisini Uygulayalım 01-01-1970 03:00 Mutlu Olmak İçin Çöp Kamyonu Teorisini Uygulayalım 01-01-1970 03:00 Devrinin Yaşayan Kütüphanesi Mütefekkir Cemil Meriç 01-01-1970 03:00 Çiftçilerin Refahı Artmadan Sanayicilerin Rekabet Gücü Artmaz 01-01-1970 03:00 Cömertliğin En Üst Derecesi İsar 01-01-1970 03:00 Dünyayı Yaşanır Kılmanın Yolu 01-01-1970 03:00 Kışladan Avrupa’nın En Büyük Kütüphanesine 01-01-1970 03:00 İnsan En Değerli Varlıktır Asla Kırılmamalı 01-01-1970 03:00 Akdeniz Mutfağının Şifa Dolu Sebzesi Enginar 01-01-1970 03:00 Deyimlere Konu Olan Gülgillerden Bir Meyve “Ayva” 01-01-1970 03:00 Ömrünü Türk Milleti ve Kültürüne Adayan Bir İsim; Orhan Şaik Gökyay 01-01-1970 03:00 Kazdağları Eteğinde Bir Eko Turizm Durağı 01-01-1970 03:00 Gevher Nesibe Hatun ve Şifahanesi 01-01-1970 03:00 Kayı Boyunun Yaylağı Domaniç ve Hayme Ana 01-01-1970 03:00 Antik Çağda Bir Sağlık Merkezi “Asklepion” 01-01-1970 03:00 Küresel Ticaretin Kalbi MÜSİAD Fuarı Üzerine 01-01-1970 03:00 İnsanlık Tarihi ve Medeniyetlerin Doğuşuna İmkân Sunan Meyve İncir 01-01-1970 03:00 Umudun Yolu (Kağnı Kamyonu Yendi) 01-01-1970 03:00 Timüs Bezini Aktive Eden Mucizevi Manyetik Siyah Kum 01-01-1970 03:00 Tarih Kokan Atmosferde Doğa İle Buluşmak 01-01-1970 03:00 İstiklal Madalyalı Şehir İnebolu 01-01-1970 03:00 Seferberlik Çöreği 01-01-1970 03:00 İlk Müslüman Kadın Mucid Meryem El-İcliyye 01-01-1970 03:00 Zaferler ile Geçen Ay “Ağustos” 01-01-1970 03:00 Mimar Sinan, Eğri Minare Eğri ve Çocuk 01-01-1970 03:00 Seyyid Kurtşeyh Dede ve Devrekâni 01-01-1970 03:00