Miraç’a Açılan Kapı Kudüs

Önder GÜZELARSLAN

18-03-2024 13:06

 

Başlık 2: Miraç’a Açılan Kapı Kudüs

Barındırdığı dini değerler açısından üç semavi din tarafından kutsal sayılan ve son din olan bizim dinimiz İslam’ın ilk kıblesi Kudüs’ün tarihi M.Ö. 2000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Kutsallığın başkenti olan özellikle de biz Müslümanlar için ikinci mescidimiz ve üçüncü haremimiz konumundaki Kudüs Hz. İbrahim, Hz. Yakup, Hz. Davut ve Hz. Süleyman (a.s.) başta olmak üzere birçok peygamberin ayak izini taşıyan Filistin topraklarında yer almaktadır. Kudüs, İsra ve Miraç hadisesinin gerçekleştiği kutsal beldedir. Kudüs’te yer alan Mescid-i Aksa, Ağlama Duvarı, Kubbet-Us-Sahra ve Zeytin Dağı gibi dini öneme sahip yerler buranın değerini ve kutsiyetini arttırmaktadır. Tarih boyunca iki kez yok olma noktasına gelen şehir Akdeniz ve Ölüdeniz (Lut Gölü) kuzey sınırı arasında yer almaktadır.

M.Ö. 11. yüzyılın sonlarında kurulan İsrailoğullarının ilk kral ve komutanı Talut’tan sonra devletin başına geçen Hz. Davut’un (a.s.) burayı alarak başkent yapmış olması ve Mescid-i Aksa’nın temelini atması Yahudiler açısından anlamlıdır. Aslında hak din olarak Allah tarafından gönderilen bütün Peygamberler ve onların dinlerinin temeli İslam dini ile aynıdır. İsimleri farklı olsa da bütün semavi dinler Allah tarafından insanlığa hidayet olarak gönderilmiş ve her dini topluma anlatan bir rehber bir uyarıcı olarak Peygamberler gelmiştir. İşte Hz. Davut’ta (a.s) bu peygamberlerden biridir. Kudüs’ün hak din üzere olduğu ilk dönem Hz. Davut’a (a.s.) kadar uzanmaktadır. 313 askeri ile Eski Ahd-i Atik’te ismi Golyat olarak geçen Kur’an-ı Kerim’de Calût olarak anlatılan kişiyi mağlup edip öldürmesiyle bu topraklar o günkü inanmış insanların eline geçmiş oldu. Hz. Davut’un (a.s.) ölmesiyle de oğlu Hz. Süleyman (a.s.) yarım kalan Mescid-i Aksa’nın inşaatını tamamlamıştır.

Yaklaşık 3.000 yıl önce Hak dine inananların eline geçen Kudüs, M.Ö 63 yılında Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetine girmiştir. Roma İmparatoru Konstantin’in M.S. 310 yılında Hristiyanlığı kabul etmesiyle devletinin dininin de Hristiyanlık olduğunu açıklamıştır. Bundan sonra da M.S. 335 yılında Kudüs’te Kıyame isimli kiliseyi inşa ettirmiştir. M.S. 571 yılında Arabistan topraklarında dünyaya teşrif eden Hz. Muhammed’e (s.a.v) İslam dini gelmeye başlayınca artık Allah indinde son ve tek din İslam olmuştur. O dönemlerde Kudüs hakimiyeti Romalıların elinde idi. Hz. Davut’tan (a.s.) sonra Hz. İsa’nın (a.s.) Kudüs’te doğmuş ve yaşamıştır. Hz. İsa’dan (a.s) sonra da bizim Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.v.) İsra ve Miraç olayı ile Kudüs’e ayak basmış ve artık Kudüs’ün bir İslam beldesi olacağının işaretini vermiştir. Nitekim Hz. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra Müslümanların başına halife olarak geçen Hz. Ebubekir’in (r.a.) akabinde halifeliği devralan Hz. Ömer (r.a.) zamanında Kudüs Müslümanların gündeminde olmuş ve şehri barış yoluyla fethetmiştir. Hz. Ömer (r.a.) Kudüs’ü fethettiğinde şehrin anahtarlarını eline alıp halka, güven ve huzur içerisinde dinlerini yaşayabileceklerine dair eman vermiştir. Hz. Ömer (r.a.) döneminde Kudüs yeniden hak dine inanan Müslümanların hakimiyetine girmiş oldu.

Müslümanların yönetimde Kudüs tam anlamıyla altın çağını yaşamıştır. Emevi ve Abbasi dönemlerinde kentte Altın Kubbe (Kubbetü’s-Sahra) başta olmak üzere dünyanın en güzel mimari şaheserleri yapılmıştır. Bu tarihten itibaren şehrin ismi de bugün kullanıldığı şekliyle Kudüs veya Beytü’l-Makdis olarak değiştirilmiştir. Bundan sonra ardı ardına el değiştirmiş olsa da hep farklı İslam devletlerinin kontrolünde kalan Kudüs, 1099 yılındaki haçlı işgali ile büyük bir trajedi yaşamıştır. Kentin haçlıların kontrolüne geçmesi ile 70.000’den fazla Kudüslü katledilmiş, Kubbetü’s-Sahra kiliseye dönüştürülmüş, Aksa Camii’nin bir bölümü haçlı askerleri için ahır haline getirilmiştir.

İşte o tarihlerden itibaren kanayan yara olmaya başlayan Kudüs’e ilk neşteri Tikrit’te dünyaya gelen güzelliği ile Hz. Yusuf’a benzediği için Yusuf ismi verilen dinin kurtarıcısı olması için de Selahaddin adı verilen Selahaddin Eyyubi vurmuş ve Kudüs’ü yeniden İslam beldesi kılmıştır. Yeri gelmiş iken Selahaddin Eyyubi’ye Kudüs aşkı aşılayan meşhur marangoz hikayesini hatırlayalım. 

Zamanın birinde Bağdat’ta bir marangoz yaşarmış. Bu marangoz, hayatının son zamanlarında bir minber yaptırmış. Çok güzel, sedef kakmalı, ceviz ağacından, adeta bir sanat eseri. Kim görse, bu minbere hayran kalırmış. Marangozun yaptığı bu minber zamanla dilden dile yayılmış. Gören herkes minbere talip oluyor ve marangoza, ‘Şu minberi bize sat, falanca camiye götürelim’ şeklinde tekliflerde bulunuyormuş. Marangoz bu tekliflerin hiçbirisini dikkate almıyor ve herkese şu cevabı veriyormuş: ‘Hayır. Olmaz ben minberi satmıyorum.’

Marangoz, minberi Mescid-i Aksa için yaptığını söylüyor, ‘Bu minber Mescid-i Aksa'da duracak’ diyormuş. Bu cevaba ahali haliyle şaşırıyormuş çünkü o zamanlar Kudüs, Haçlı işgali altındaymış. Halk, ‘İyi de Kudüs, Haçlı işgali altında’ diye karşılık veriyormuş. İnsanların bu tepkisine marangoz yine değişmeyen cevabını veriyormuş: ‘Benim elimden gelen bu. Ben zanaatkârım, minber yontarım. Bir babayiğit de çıksın Kudüs'ü alsın. Bu minberi yerine oturtsun.’ Minberin güzelliği ve marangozun verdiği cevaplar her yerde anlatılmaya başlanmış.

Minberin bu hikâyesini dinleyen herkes minberin güzelliğine kapılırken yedi sekiz yaşlarında Bağdat sokaklarında oyun oynayan bir çocuk ise marangozun sözlerine dikkat kesilmişti. Marangozun bu sözleri karşısında etkilenen bu çocuk hepimizin de bildiği Yusuf yani Selahaddin Eyyubi’den başkası değildi.

Selahaddin Eyyubi 1187 yılında haçlı kuvvetlerini Hıttin Muharebesi’nde mağlup ederek Kudüs’ü yeniden Müslüman toprağı haline getirmiş ve meşhur minberi de Mescid-i Aksa’ya yerleştirmiştir. Daha sonra 200 yılı aşkın bir süre Memluk Devleti yönetiminde kalan Kudüs, 1516 yılında Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlıların eline geçmiş ve 1917 yılına kadar da Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır. 1. Dünya Savaşı ile birlikte Kudüs, İngiliz işgaline girmiş ve İngiliz sömürge yönetiminin himayesinde yürütülen etnik temizliğin ardından 1948 yılında şehrin batı kesimi yeni kurulan İsrail işgal rejiminin kontrolüne geçmiştir. İşte o tarihten bu yana Kudüs kanayan bir yara olarak yüreklerimizi yakmaya devam ediyor.

Günümüzde de Kudüs öksüz ve yetim olmaya devam ediyor. Kudüs’ü yüreklerden ve gönüllerden silmeme adına birçok şair ve yazarımız Kudüs’ü gündeminde tutan şiirler ve yazılar kaleme almıştır. Kudüs şairlerimizden Mehmet Akif İnan gönüllerimize şöyle sesleniyor:

“Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde

Götür Müslümana selam diyordu

Dayanamıyorum bu ayrılığa

Kucaklasın beni İslam diyordu.”

Bir başka şairimiz Nuri Pakdil ise Anneler ve Kudüsler şiirinde;

“Yürü kardeşim ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin.” diyordu.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) zevcesi Hz. Hatice ve amcası Ebu Talib’i kaybetmesi üzerine ilan edilen hüzün yılının üzerindeki bulutları kaldırmak için Rabbimiz tarafından yaşatılan Miraç mucizesinin gerçekleştiği şehir Kudüs, bugün Müslümanları çağırıyor. Kudüs’ün çocukları nerede kardeşlerimiz diye sesleniyor. Adeta Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsünde Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna diye seslenişi gibi. Miraç mucizesinin bize emaneti olan ilk kıblemiz bize kırgın, mahsun bir şekilde bizleri bekliyor. Bugün kalbimizin bir yarısı orada ancak Kudüs için hiçbir şey yapamayışımızın acısı hepimizin yüreklerini dağlamakta. Adeta Kudüs yeni Yusuflarını, Selahaddin Eyyubilerini bekliyor.

DİĞER YAZILARI Peygamber Aşkıyla Yanan Karenli Veysel Karani 01-01-1970 03:00 Müminin Şiarı Nezaketli Olmak 01-01-1970 03:00 2024 Mahalli İdareler Seçimini Nasıl Okumalıyız 01-01-1970 03:00 Sahi Babalar da Ağlar mı? 01-01-1970 03:00 Şair Yazar Siyaset ve Devlet Adamı Süleyman Arif Emre 01-01-1970 03:00 Medeniyetin Yapısı Kitaplar ve Derik Kitap Fuarı 01-01-1970 03:00 Türk Hikâyeciliğin Duayeni 7 Güzel Adamdan Biri Rasim Özdenören 01-01-1970 03:00 Hiciv Ustası Bir Devlet Adamı Şair Eşref 01-01-1970 03:00 Bir Örnek İle Osmanlı Medeniyetine Bakış 01-01-1970 03:00 Çiftçilerin Refahı Artmadan Sanayicilerin Rekabet Gücü Artmaz 01-01-1970 03:00 Kitaplar Medeniyetin Anahtarıdır 01-01-1970 03:00 Sultan 2. Abdülhamit Han’ın Yularsız Aslanı Mihrali Bey 01-01-1970 03:00 Sizin İçin Değerli Olan Hangisi 01-01-1970 03:00 Çaydalı Mangal Kömürü 01-01-1970 03:00 Tarihi Değiştiren Savaşlar 1 01-01-1970 03:00 Bereketli Toprakların Mayaladığı Elmalı’nın Gururu İbrahim Bedrettin Elmalı 01-01-1970 03:00 Edebiyat Dünyamızın Ustalarından Ahmet Hamdi Tanpınar 01-01-1970 03:00 Ölümsüzlük Ağacı Porsuk Ağacı 01-01-1970 03:00 Ölümsüzlük Ağacı Porsuk Ağacı 01-01-1970 03:00 Konuşulan Doğrular Değil, Yaşanan Doğrular Önemlidir 01-01-1970 03:00 Kayısı Cennetinden Hüzün Diyarına Dönen Malatya 01-01-1970 03:00 Mağaranın Fermantasyon Gücü “Larende” 01-01-1970 03:00 Lezzet ve Sağlık Kaynağı Zeytinyağında Tağşişe Dikkat 01-01-1970 03:00 Koruyucu Aileler ve Manisa Koruyucu Aileler Derneği 01-01-1970 03:00 Ormanlarımız ve Doğa Yürüyüşü 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin Tarıma Dair Sorunları ve Çözüm Önerileri 01-01-1970 03:00 Türkiye’nin En Çevreci Kuruluşu Botaş 01-01-1970 03:00 Kraliyet Jölesi Arı Sütü 01-01-1970 03:00 Sabır, Şükür ve Fütüvvet 01-01-1970 03:00 Pembe Kuvars Taşı 01-01-1970 03:00 Yün Ne Büyük Nimetmiş Meğer 01-01-1970 03:00 Bağırsaklarımız İkinci Beyin mi? 01-01-1970 03:00 Darphane, Mangır ve Kayme 01-01-1970 03:00 Üstad Necip Fazıl ve Şiire Dair 01-01-1970 03:00 Darphane, Mangır ve Kayme 01-01-1970 03:00 Mutlu Olmak İçin Çöp Kamyonu Teorisini Uygulayalım 01-01-1970 03:00 Mutlu Olmak İçin Çöp Kamyonu Teorisini Uygulayalım 01-01-1970 03:00 Devrinin Yaşayan Kütüphanesi Mütefekkir Cemil Meriç 01-01-1970 03:00 Çiftçilerin Refahı Artmadan Sanayicilerin Rekabet Gücü Artmaz 01-01-1970 03:00 Cömertliğin En Üst Derecesi İsar 01-01-1970 03:00 Dünyayı Yaşanır Kılmanın Yolu 01-01-1970 03:00 Kışladan Avrupa’nın En Büyük Kütüphanesine 01-01-1970 03:00 İnsan En Değerli Varlıktır Asla Kırılmamalı 01-01-1970 03:00 Akdeniz Mutfağının Şifa Dolu Sebzesi Enginar 01-01-1970 03:00 Deyimlere Konu Olan Gülgillerden Bir Meyve “Ayva” 01-01-1970 03:00 Ömrünü Türk Milleti ve Kültürüne Adayan Bir İsim; Orhan Şaik Gökyay 01-01-1970 03:00 Kazdağları Eteğinde Bir Eko Turizm Durağı 01-01-1970 03:00 Gevher Nesibe Hatun ve Şifahanesi 01-01-1970 03:00 Kayı Boyunun Yaylağı Domaniç ve Hayme Ana 01-01-1970 03:00 Antik Çağda Bir Sağlık Merkezi “Asklepion” 01-01-1970 03:00 Küresel Ticaretin Kalbi MÜSİAD Fuarı Üzerine 01-01-1970 03:00 İnsanlık Tarihi ve Medeniyetlerin Doğuşuna İmkân Sunan Meyve İncir 01-01-1970 03:00 Umudun Yolu (Kağnı Kamyonu Yendi) 01-01-1970 03:00 Timüs Bezini Aktive Eden Mucizevi Manyetik Siyah Kum 01-01-1970 03:00 Tarih Kokan Atmosferde Doğa İle Buluşmak 01-01-1970 03:00 İstiklal Madalyalı Şehir İnebolu 01-01-1970 03:00 Seferberlik Çöreği 01-01-1970 03:00 İlk Müslüman Kadın Mucid Meryem El-İcliyye 01-01-1970 03:00 Zaferler ile Geçen Ay “Ağustos” 01-01-1970 03:00 Mimar Sinan, Eğri Minare Eğri ve Çocuk 01-01-1970 03:00 Seyyid Kurtşeyh Dede ve Devrekâni 01-01-1970 03:00